Cuma, Ocak 14

Küçük Bir Masa, Tekerleksiz Bir Sandalye

Stabilite.
Söylemesi ne de hoş bir sözcüktü bu.Sabit, değişmeyen.Charles böyle şeyleri severdi.Değişebilen özellikli şeyler ona cazip gelmezdi.Onları hep sahtekar bulurdu.Bir kalem kırmızı yazıyorsa kırmızı yazmalıydı.Bir düğmeye basarak onun siyah yazmasını sağlamak bir sahtekarı izlemek ile aynı şeydi onun için.
O da stabil olmak isterdi.
Siyahsa siyah, beyazsa beyaz, "Charles'ın en belirgin özelliği?" denildiği zaman söylenmesi gerekn tek bir sözcük olmasını dilerdi.O sözcüğün ne olduğundan da emin değildi fakat şimdilik isteği buydu.Sabit, kararlı, güvenilebilir bir kişilik.
Ne zaman çalışmaya koyulsa kocaman masasından ve bir türlü olduğu yerde durmayan tekerlikli sandalyesinden şikayet ederdi.Artık sıkılmıştı, bunları değiştirmenin vakti gelmişti.
Bir miktar parayı cüzdanına koydu ve kredi kartlarını kontrol etti.Arabasının anahtarlarını aldığından emin olmak için yatak odasına bir kez daha gitti.Evi, son bir kez daha kontrol edip, oyuncak köpeğine veda ettikten sonra evin kapısını kapattı.
IKEA'ya gitmek istedi ilk önce, fakat düşününce bunun düşündükleri ile çeliştiğini farketti.Ucu açık olan şeylerden çekinirken, her türlü değişkene sahip IKEA'ya gitmek, kendi içinde bir hain beslemek gibi bir şeydi.Bir kaç mobilya mağazasını gezdikten sonra, bir tanesinde diğerlerine göre biraz daha uzun zaman geçirdi.Obsesif kompulsif bozukluğu yüzünden bir kaç mağaza daha gezmek zorunda kalacağını düşünmesine rağmen bu mağazada aklından geçen masa ve sandalyenin tamamen aynıları vardı.Kısa sürede bunları bulduğu için sevindi ve aldıklarını arabaya yükledikten sonra evinin yolunu tuttu.Kapıdaki görevlinin de yardımıyla asansöre kadar taşıdıktan sonra, evine kendisi taşıdı yeni eşyalarını.
Bir dakika.
Aceleciliği üstündeydi yine.Eskilerini kaldırmadan yenilerini nasıl koyacaktı?Bütün neşesi kaçmıştı birden.Fakat kısa sürede onları da demontajlayarak depoya kaldırdı.Atmak istemedi, bu da onun bir tuhaf özelliğiydi.Hiçbir şeyi atamazdı kolay kolay, ufak bir anahtarlık da olsa, koca bir masa da olsa, hiçbir şeyi kolayca atamazdı.Sebebini bilmiyordu, bu duruma getirebildiği en mantıklı açıklama ise şuydu: Gelecekte onlara ihtiyacı olup olmayacağını bilmiyordu bu yüzden onları her ihtimale karşı saklamak en iyisiydi.
Her şeyi yerleştirdikten sonra bir kez daha odasına baktı.
Voila.
Kaybettiği neşeyi fazlasıyla bulmuştu şimdi.Bir kaç deste temiz kağıt ve bir düzine kalemi masasına koyduktan sonra yemek için hazır olduğunu farketti.Televizyonu açtı, ve televizyonu açık bırakarak mutfağa yöneldi.İşte, yine bir aile gibi hissediyordu Charles, evde sadece kendisi bir de oyuncak köpeği olmasına rağmen.

4 yorum:

francesca mckennitt dedi ki...

Charles Bovary :)
Umuyorum ki bu ismi seçmenizin sebebi bir benzerlik değildir.
Sizi buralarda görmemiştim daha önce.
Bir de.. Mutluluğu arttırmanın beklentileri kısıtlamak mıdır? Bence değildir :)

Charles Bovary dedi ki...

İsim ararken, odaya bakındım ve karşımdaki kitaplıkta Madame Bovary duruyordu, o anki halime en uygun kişinin de Charles Bovary olacağını düşünüp onu seçtim :) Şu anki dünyamızda evet, kısmaktır bence.

deeptone dedi ki...

charles bovary olarak kendini görmen açıkça insana bişi sölüyor. umarım onun yaşadıklarını yaşamadınız :))

ah ah hayat stabil değil ve böyle daha iyi.
:)

Charles Bovary dedi ki...

heh, kendimi ona benzetmem o manada değildi, yaşadıklarını simgledim biraz sanırım öyle bir şeyler işte.ayrıca çok da güzel duruyor, charles bovary hehe .

Yorum Gönder

 
 
Copyright © Charles Bovary'nin Günlük Olmayan Günlüğü
Blogger Theme by BloggerThemes Design by Diovo.com